Mehmetcan Ertekin Yazdı…
Suriye, 2011 yılında başlayan ve on yılı aşkın süredir devam eden çatışmaların ardından, sosyal, ekonomik ve politik açıdan ciddi bir yıkım yaşamış bir ülke olarak dikkat çekiyor. Milyonlarca insanın yerinden edilmesine neden olan bu savaş, sadece Suriye’nin sınırları içinde değil, uluslararası ölçekte de büyük bir insani krize yol açtı. Bugün, “geri dönüş” tartışmaları özellikle Türkiye gibi büyük bir göçmen nüfusuna ev sahipliği yapan ülkelerde yoğunlaşmış durumda. Ancak bu tartışmalar, yalnızca yüzeysel çözüm önerileri yerine, Suriye’nin gerçek sosyal ve ekonomik dinamiklerini ele alan bir yaklaşımla ele alınmalıdır.
Suriye’deki Geri Dönüş Sürecinin Zorlukları
Uluslararası basında yer alan “Suriye artık özgür” açıklamaları, ilk bakışta umut verici görünse de, sahadaki gerçekler bu iddiaları tam olarak desteklememektedir. Yıllardır ağır silahlı çatışmalara sahne olan bölgelerde oluşan altyapı yıkımı, bireysel güvenlik endişeleri ve ekonomik istikrarsızlık, geri dönüş sürecini karmaşık hale getirmektedir.
Mayınlar, eski rejim yanlılarının bireysel saldırıları ve muhalif gruplar arasındaki potansiyel çatışmalar gibi faktörler, kitlesel geri dönüşü geciktiren önemli unsurlar arasında yer almaktadır. Savaş bölgelerinde yıllarca süren çatışmalar, sadece fiziksel altyapıyı değil, toplumsal dokuyu da parçalamış durumda. Bu nedenle, insanların geri dönüşü için yalnızca fiziksel güvenliğin değil, toplumsal barışın da tesis edilmesi gerekmektedir.
Savaş öncesi dönemde bile Suriye’de sosyal yardımların sınırlı olduğu, sağlık hizmetlerine erişimin zor olduğu ve en basit hastalıkların tedavisinin ciddi maliyetler gerektirdiği bir sistem mevcuttu. Savaş sonrası dönemde ise bu koşullar daha da kötüleşmiş durumda. Suriye’ye dönen bireylerin iş bulabilmesi, sağlık hizmetlerine erişmesi ve temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için ciddi bir kalkınma planına ihtiyaç vardır.
Savaş sırasında yıkılan hastaneler, okullar, yollar ve su kaynakları gibi temel altyapı unsurları, ülkedeki yaşam koşullarını sürdürülemez hale getirdi. Geri dönüş süreci, yalnızca fiziksel güvenliğin sağlanmasıyla değil, bu altyapının yeniden inşasıyla mümkün olacaktır.
Sosyal ve Psikolojik Dinamikler
Suriye’den göç eden milyonlarca insanın, on yılı aşkın süredir yerleştikleri ülkelerde yeni bir yaşam kurdukları gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Özellikle Türkiye’de yaşayan Suriyeliler, sosyal bağlar kurmuş, çocuklarını okula göndermiş ve bir şekilde ekonomik hayata entegre olmuşlardır. Bu insanların Suriye’ye dönüşü, yalnızca fiziksel bir hareket değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik bir yeniden uyum sürecini gerektirir.
Ayrıca, on iki yıldır yakınlarından haber alamayan birçok kişi, geri dönüş sürecini ailelerini bulma ve geçmişlerini öğrenme fırsatı olarak görmektedir. Ancak bu duygusal motivasyon, Suriye’de kalıcı bir yaşam kurma kararıyla eş anlamlı değildir.
Geri Dönüş İçin Temel Şartlar
1.Kalkınma Projeleri:
Suriye’nin geri dönüşe uygun bir ülke haline gelmesi için, altyapı yatırımları ve kalkınma projeleri öncelikli hale getirilmelidir. Tarım, sanayi ve hizmet sektörlerini yeniden canlandıracak uluslararası destekli projeler, geri dönüş sürecini hızlandırabilir.
2.Barış ve Güvenlik:
Ülkede kalıcı barışın tesis edilmesi, silahlı grupların entegrasyonu ve bireysel saldırı risklerinin önlenmesi, geri dönüş için vazgeçilmez bir ön koşuldur.
3.Uluslararası İş Birliği:
Türkiye gibi ülkelerde yaşayan Suriyelilerin geri dönüşü, yalnızca Suriye’nin iç dinamikleriyle değil, uluslararası toplumun desteğiyle mümkün olacaktır. Bu noktada Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşların daha aktif bir rol oynaması gerekmektedir.
Bu sebeple baktığımızda.
Suriye’deki geri dönüş tartışmaları, savaşın yıkıcı etkilerini göz ardı eden aceleci politikalarla ele alınmamalıdır. Geri dönüş, yalnızca bir coğrafyaya fiziksel olarak dönmekle sınırlı değildir; bu süreç, insanların güvenle yaşayabileceği, ekonomik olarak kendilerini sürdürebileceği ve toplumsal barışın sağlandığı bir ortam yaratılmasını gerektirir. Bir insani yardım aktivisti olarak gözlemlerim, geri dönüş sürecinin ancak güvenlik, kalkınma ve uluslararası iş birliğinin bir araya gelmesiyle mümkün olacağını göstermektedir. Suriyelilerin geri dönüş umudu, sağlam temellere dayanan bir barış süreci ve sürdürülebilir kalkınma politikalarıyla gerçeklik kazanabilir.
Bu nedenle, hem Türkiye’nin hem de uluslararası toplumun, bu süreci yalnızca siyasi bir sorun olarak değil, insani bir kriz olarak ele alması gerekmektedir. Suriye halkının acıları üzerinden şekillenen geleceği, yalnızca kolektif bir çabayla aydınlanabilir.