İnsan… Duyguları, düşünceleri, arzuları ve iradesiyle imtihan edilen bir varlık. Bazen nefsinin esiri, bazen iradesinin sahibi. Peki, insan gerçekten neyi seçerse odur mu? Mevlana’nın dediği gibi “Neyi arıyorsan, O’sun sen” sözünün yanına kocaman harflerle yazmalıyız: “NEYİ SEÇİYORSAN O’SUN SEN”. Çünkü insan, seçimlerinin sonucudur.
Allah-u Zülcelâl, insana bir nefis vermiş, ama onun karşısına da kendi rızasını koymuştur. İşte buradaki en büyük imtihan, insanın nefsinin arzularına mı, yoksa Allah’ın rızasına mı yöneleceğidir. Kur’an-ı Kerim’de bu gerçek şöyle vurgulanır:
“İyi gördüğünüz bir şeyde kötülük, kötü gördüğünüz bir şeyde de iyilik olabilir. Allah bilir, siz bilemezsiniz.” (Bakara, 216)
İnsan bazı şeyleri ister, nefs ise başka şeyler ister. Bizi biz yapan, işte bu ikisi arasındaki tercihlerimizdir. Cömertlik mi, cimrilik mi? Tevekkül mü, hırs mı? Sabır mı, acelecilik mi? Rıza mı, isyan mı? İşte bu seçimler, insanın ahlakını ve fıtratını belirler.
Nefsi mülhem sahibi olan kişi, yani nefsini terbiye etmiş insan; cömertlik, tevekkül, sabır, rıza, doğruluk, ibadet, yumuşak gönüllülük, tatlı dil, affetmek ve şükür gibi erdemlerle donanmıştır. Çünkü o bilir ki, malı da nefsi de ona ait değil, ona verilmiş bir emanettir. Ve emanetin sahibi, her şeyi bilen ve her şeye kadir olan Allah’tır.
Bugün insan neye alışıyor bir bakalım…
Hayatta yapmam dediği şeyleri yapmaya,
Olmaz dediklerine olur demeye,
Beni asla kandıramaz dediklerine inanır olmaya…
Ve zamanla o da fark ediyor ki, insan alıştıkça şaşırdığı ne çok şey var!
Ancak unutmamalıyız ki, nefsin gerçek özgürlüğü bu dünyada değil, cennettedir. Çünkü insanın bedeniyle sınırlı olduğu bu dünyada her istediğini yapması, sınırlarını ihlal etmesi demektir. Haz ve hız peşinde koşan nefs, insanı şeytanın oyununa düşürebilir. Oysa gerçek huzur, kainatın ahengi içinde yaşamaktır. Ve işte tam zamanı, Ramazan-ı Şerif…
Şimdi, bir adım geri çekilme ve düşünme vakti.
Kur’an’a sarılma vakti.
Nefsini iradenin altına alma vakti.
Cennete hazırlık vakti.
Rabbinin rızasını seçme vakti.
Allah-u Teâlâ buyuruyor ki:
“Nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir. Onu kirletip örten ise hüsrana uğramıştır.” (Şems, 9-10)
Evet, insan unutkandır. Ölümü kendine yakıştırmaz. Ama ölüm, hepimiz için değişmez bir hakikattir. Bugün nefis ne istiyorsa, iraden ona dur diyebiliyorsa, işte o zaman insan gerçekten insan olmuştur.
Rabbim, bizleri nefsini terbiye edenlerden eylesin.
Nefsinin kölesi olanlardan değil, onu iradesiyle yönetenlerden kılsın.
Ve en önemlisi, bize kendimizi bilme ve haddimizi bilme şuurunu versin.
Selam ve dua ile…