İlmi birikime sahip her insan eleştiriye açık insan demektir.
Eleştirel akıl, sorgulayan, hangi eylemin neden var olduğunu anlamaya çalışan kişidir.
Eleştiri konusu, idareciler ve zenginler olduğunda eleştiriyi göze almak zordur. Çünkü toplumun bu kesimleri genelde eleştiriye tahammül edemezler.
İdarecilerin adaletli olması ve israftan uzak durması, zenginlerin ise infak edip adil paylaşıma yaklaşmaları gerekir. Bu iki kesiminde yaptıkları yanlışlıklar rahatça eleştirilebilmeli. Bu hem imanî hem de ahlaki bir görevdir.
Eleştiriye tahammülü giderek azaldığı günümüzde Müslümanların Ebuzer gibi bir şahsiyeti tanımaları çok önemlidir.
Ebuzer, vicdanının sesini dinleyerek iktidar sahipleri ile zenginleri eleştirip uyarmış, onları doğru yola iletmeye çalışmış ve bunun sonucunda verilen cezalardan korkmamış olan samimi Müslüman bir sahabedir.
Toplumda bir kesimin haksız yere zenginleşmesi diğer kesimlerin fakirleşmesi sonucunu doğurduğundan dolayı, dengesiz gelir dağılımını önlemeye yönelik tedbirlerin alınması için zenginler ve yönetici sınıfların açık yüreklilikle eleştirilerek uyarılması her vicdan ve adalet sahibi kişinin imani ve ahlaki bir görevidir.
Bugün İslam toplumlarında neden hukukun üstünlüğüne dayalı bir sistem inşa edilmediğini, neden hep özgürlük karşıtı otoriter rejimlerin kazandığını anlayabilmek için, galiba öncelikle beslendiğimiz çarpıtılmış, uydurulmuş ve geleneksel İslam kültürünü sorgulamamız gerekiyor. Bu kültür, aileden siyasete, bürokrasiden ticarete bütün topluma yayılmış kişilik oluşumunu ve gelişmesini baskılamıştır.
Gerçek entelektüeller ise haksızlık karşısında daima muhalefet halindedirler. Çoğunluk ise, bürokraside, siyasette, akademide, ekonomide suskun kalarak bunu ikbale/menfaate dönüştürmek çabasındadırlar. Buda eleştiri kültüründen itaat kültürüne dönüştürüldüğümüzün bir göstergesidir.
Hz. Peygamber, yaşadığı toplumda zulme, haksızlığa, insanlığın fesadına ve zararına olacak işlere seyirci kalıp karşı çıkmayanların zulüm ve haksızlık yapanlara destek olmuş sayılacaklarını haber vermiştir.
Eleştiri kültürünün toplumumuzda yeteri kadar hoşgörü ile karşılanmadığı bir gerçek. Çünkü bilgili, kültürlü, vicdanlı ve hoşgörü toplumlar eleştiriye önem verirler.
Kur’ân-ı Kerîm’de yüce Allah (c.c.) buyuruyor ki:
“İçinizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötü olandan men eden bir ümmet olsun, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Âl-i İmrân, 3/104)
“Resûlullah diyor ki: “İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle buğz etsin. Bu ise imanın asgarî gereğidir.” Resulullah muhalefet etmeyi imanî bir durum olarak görüyor.
Kur’an’daki eleştiriler, eleştiriye muhatap olan tüm varlıkları kapsamaktadır. Kur’an’da müşriklere, ehl-i kitaba, münafıklara, Müslümanlara ve peygamberlere eleştiri yapılmıştır.
Kur’an’da müşrik eleştirisi;
Dediler ki, “Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur, ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok eder.” Bu hususta onların bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanda bulunuyorlar” (Casiye, 45/24)
Kur’an da ehl-i kitap eleştirisi;
Yahudiler “Üzeyir Allah’ın oğludur” dediler. Hıristiyanlar ise, “İsa Mesih Allah’ın oğludur” dediler.
Bu onların ağızlarıyla söyledikleri sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkâr etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar!” (Tevbe, 9/30)
Kur’an’da münafıkların eleştirisi;
“Münafıklar sana geldiklerinde, ‘senin, elbette Allah’ın peygamberi olduğuna şahitlik ederiz’ derler. Allah senin, elbette kendisinin peygamberi olduğunu biliyor. (Fakat) Allah o münafıkların hiç şüphesiz yalancılar olduklarına elbette şahitlik eder.” (Münafıkun, 63/1)
Kur’an’da Hz. Peygamber eleştirisi;
Âmanın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. Sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek. Kendini muhtaç görmeyene gelince, sen ona yöneliyorsun, oysaki onun temizlenip arınmasından sen sorumlu değilsin. Fakat koşarak ve korkarak sana gelenle de ilgilenmiyorsun” (Abese, 80/1-10)
Kur’an’da Müslümanların tutum ve davranışlarına eleştirisi;
“Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın, imandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir” (Hucurat, 49/11)
Kur’an’ın iniş sebeplerinden biri yanlışı eleştirmektir. Hayır ile şer, iyilik ile kötülük ancak eleştirel bir yaklaşım ile ayırt edilebilmektedir. Bu açıdan baktığımızda Kur’an’ın aynı zamanda bir eleştiri kitabı olduğunu rahatlıkla görebiliriz.