SON DAKİKA
hava
Google News

GEÇ OLMASI HİÇ OLMAMASINDAN İYİDİR

Son Güncelleme :

2018-02-20 12:08:46

/ 11905 kez okundu.

Eski halinden çok uzak olan Gülistan Caddesi’ndeyim. Esnaf; temizliğini, kahvaltısını ve dünden müşterinin bozduğu ürünleri toparlayıp dükkan önüne attığı sandalye de oturup çayını yudumluyor. Vitrinin yanında duran hoparlörden, Mabel Matiz "Öyle Kolaysa" adlı eseri yükseliyor. Şarkı öylesine uyuyor ki şubat ayının durgun, kasvetli ritmine.

Yeni tadilattan çıkmış olan fıskiyeleri açıyor biri, su hafif hafif yüzüme vuruyor, güneş rüzgârı ısıtıyor. Sağ kısım da ki kuru havuz fıskiyesine takılıyor gözlerim... Evvelden yeşilliklerle bezeli bir parktı, şimdi ise kuru havuz fıskiyesi ve üç dört bilemedin beş. İsmini bilmediğim renksiz, dalsız ağaçlar... Ah, evet dilimizde tüy bitti yetkililere bu sözü aşılamaktan; Temiz oksijen almak için, betona değil yeşilliğe ihtiyacımız var!

Yüz metre ilerde olan yazıhaneye doğru ilerliyorum. Eski ihtişamlığını yitirmiş olan yılmazlar center plazası karşılıyor beni, içeriye girip hangi asansöre bineceğimi unutuyorum. Çift asansörlü. Asansörün biri tek sayı çıkıyor,  diğeri çift. Yazıhanenin kat sayısı beş, lakin hangi asansör (tek sayılı) her geldiğimde unutuyorum. Önde gelen asansöre biniyorum, 5. rakama basıyorum, "bu çift sayıya çıkıyor yeğen" diye sesleniyor benle binen amca. Anladım, 4'e basayım o vakit 1 kat çıkarım. Amca, küllü sesi ile devam ediyor. "Gençlik ne güzel şey değil mi yeğen? istediğin vakit çıkıp inebiliyorsun, koşabiliyorsun hatta güzel çiğneyip yiyebiliyorsun. Bunun kıymetini bil" diye iç çekip, tembihliyor. Belli ki kaybettiklerinin değerini bilemedi, gerçi kaybettikten sonra anlıyoruz bazı şeylerin değerlerini lakin geç kalmış oluyoruz değil mi?

Elimde olan yükle bir üst kat çıkıyorum. Yazıhanenin ziline basıp bekliyorum, bekliyorum, bekliyorum... Her geldiğimde içimdeki kıvrak bir coşkuyla yazıhanenin kapısının açılmasını bekliyorum, beklerken solmuş bir güle dönüşüyorum ve dayanamayıp, mesaj atıyorum "Her zaman ki gibi yoksunuz." Cebrail Bey'den "İnsan önceden haber verir geldiğine" diye, klişe bir mesaj beklerken yan komşunun kapısı açılıyor, şen bir sesle "Buradayım, her daim!" deyip yazıhanenin kapısını açıyor, beni içeri davet edip komşuya dönüyor. 10 dakikalığına Tarafsız Haber Gazetesi'nin CİO’ suyum. 

Peki, bunun için hazır mısın?

Hayır. Hatta şu sıralar kirli bilgiyle perdeli TV haberlerini, ne sanal alemi ne de gazetelere bakmak istemiyorum. Bir de zihnimin köşesinde sürekli beni tetikleyen bu haber; "Manavgat'ta öz babası tarafından 4,5 yaşında ki kızına istismar!" Şu ana kadar duyduğum, gördüğüm en iğrenç, en çirkin, en kirli haber. Bu ümmetle yaşamak ve de saadete ulaşmak zor! 

Neyse ki kitaplar, müzikler, filmler var çünkü akıl sağlığımızı koruyabilmek için tek yol bu.

Kapının gıcırtısıyla düşlerimden uyandım, Cebrail Bey beni her görüşünde eski bir dostu görmüşçesine sevinmesi beni mesut ediyor. 

Odanın penceresini açıp, deri koltuğuna çöküyor  “eski yapamadığı bir anı”yı hüzünle bakıp yöneltiyor; "Sana bir şey diyeceğim lakin dürüst ol, en son ne zaman içten sarıldın ağabeyine?" 

Bir an oda da hiç ses çıkmadı, pencereden giren hafif esintisinin uğultusu doldurdu yerini. Boğazıma çöken bir taş!

Cevap veremediğimden, cevabını alıp devam etti; "O gurur denen şey insanı yitirir, bitirir. Hem ölüm göz bebeği kadar yakın. Git bu akşam öylece sarıl, bu duruma en kötü "ne yapıyorsun aptal" der, yine her türlü kârdasın."

Bir an düşündüm, bunun için geç kalmış mıydım? Hayır. Not defterimi çıkartıp ekledim: "Geç olması hiç olmamasından iyidir." 

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.