Mehmetcan Ertekin Yazdı…
Hiç kimseye müdanam yoktur. İnsan, hayatı boyunca birçok kez sınanır; bazen bir sözle, bazen bir bakışla, bazen de yalnızlığıyla. Kendi gücümüzün neye yeteceğini bilemeyiz belki, ama duaların sahibinin her şeye yeteceğini biliriz. Bu inanç, insanı ayakta tutan en güçlü dayanaklardan biridir. Yine de hayat, bazen bu inancı sorgulatır. Bir kalabalığın içindeyken dahi yalnız hissettiğiniz, bir sesin ruhunuzu kırdığı, kibirli gövdelerin arasında ezildiğiniz anlar olur.
Herkes, birbirinin yaşamından habersiz, kendi yoluna sapmış gider. Kimse kimsenin acısını görmez, mutluluğunu fark etmez. İşte böyle bir dünyada, yalansız yaşamak bir direniştir. Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar insan kalabiliriz. Fakat dünya artık inandığımız o yitik cennet değil. Durup dururken inciniyor insan. Ne bir kötü söze gerek var ne bir davranışa; sadece bir bakış, bir gülüş, bir ses yetiyor. Bu, incinmekten öte bir şey: İnsana olan inancımızı yitirmek.
Bir bakıyorsunuz, yaralarınızı evde bırakıp çıkmışsınız. Şikayetinizi çoktan sulara bırakmışsınız. Ne öfke kalmış içinizde ne de hayal kırıklığı. İnsan, boylu boyunca bir hastalık gibi. Onun ihtirasları, korkuları ve yıkımları arasında, bir inançsızlık sarıyor dört bir yanınızı. Anlamamak değil bu, inanmamak. Yaşamak korkusu değil, ama artık inanmak da değil.
Ama her karanlığın içinde bir ışık vardır. Başaracaksınız çünkü içinizdeki ışık, etrafınızdaki karanlıktan daha güçlü. Bunu hatırlamak gerek. Çiçekler solduğunda, insanlar öldüğünde eşitiz hepimiz. Öyleyse yaşarken, birbirimizin hayatına dokunmaktan çekinmeyelim. Bir sözle, bir bakışla, bir gülümsemeyle… Bazen küçücük bir ilgi, karşımızdaki insanın ruhunda umulmadık bir baharı başlatabilir.
Hayat, aslında ne kadar samimi olabildiğimizle anlam buluyor. Birinin hayatına, birinin mutluluğuna, birinin omzuna minicik de olsa kalbinizle dokunun. Belki bir teşekkür, belki bir özür, belki de sadece içten bir selam… İnsanlık, bu küçük ama samimi anlarda saklıdır.
Sonunda, dünya ne kadar karanlık görünürse görünsün, biz içimizdeki ışıkla aydınlanırız. Ve inancımızı yitirdiğimiz yerde, belki de yeniden bulmak için daha derin kazmalıyız.