Gülbahar Özbek Yazdı…
Merhaba değerli okurlar, bu yazımda günümüz gündeminden düşmeyen ve insanların beğenisini toplayan estetik güzelliği üzerine konuşacağız.
*Tarihin birçok döneminde güzelliğin farklı olarak algılanması ve kadın bedenine yansıtılması ne yazık ki farklı arayışları da beraberinde getirmiştir. Bu arayışlar insan bedeni üzerinde gelişme göstermiş, toplumun maddi ve manevi olarak değişime uğramasına sebebiyet vermiştir. Değişimler, Victor Hugo’nun “Güzellik kısa süren bir saltanattır. “ Sözünü akla getiriyor.
*Geçmiş dönemlerin güzellik anlayışını da etkilediği aşikardır. Bazı dönemleri ele alacak olursak; Antik mısır, güzellik konusunda öncüydü. O dönemin efsane kraliçesi Kleopatra, kendine has güzellik ritüelleriyle döneme damgasını vurmuştur. Böyle olunca güzellik anlayışını başlatarak sonraki dönemleri de etkilemiştir. Rönesans döneminde güzellik, saraylarında oturan güneş görmeyen, hareketsiz, beyaz tenli kadınlar güzel sayılırdı. Victoria dönemi ingiltere’sinde ince bel anlayışı yaygın olurken kadınlar kum saati görüntüsüne sahip olurdu. Hollywood’un altın çağında sarışın ve kızıllar üzerinde olurken muhafazakar ABD ‘de vücut hatlarını belli eden kıyafetler kendini gösteriyordu. ‘0’ beden modası hippilerin 1960’lar döneminde kadınların zayıflıkla yarıştıkları bir dönem oldu. 1990’larda daha Minimalist (sade) moda hakim olmuştur. 2000’lerde zayıflık, bir güzellik göstergesi olarak kabul görülüyordu. Günümüz insanında teknolojinin gelişmesiyle estetik anlayışının rotasını belirlemiştir. Kadınlarda fındık burun, gergin yüz, belirgin yüz hatları, dolgun dudak cazibesi yerini koruyor. Durum böyle olunca her dönem birbirini tamamlar niteliktedir. Geçmişten Günümüze güzellik anlayışı, ideal kadın güzelliği denilen kavram üzerinden yürümektedir. kadınların olduğu değil olması gerektiği güzelliğe bürünmesine sebep olmuştur. Koşullar dahilinde insanların kafasını kurcalamayacak şekilde kadınları belirli bir algıya koymaya başladı. Belirlenen anlayış her dönemin iç dinamiklerine göre değişkenlik gösterir. Güzelliğe belirli bir şekil seçilmiştir. Bununla beraber herkese tek tip estetik güzellik anlayışının mümkün olduğu izlenimi verilmeye çalışılmıştır. İnsanların da verilen istemler sonucu buna uyum sağladığı görülmüştür. Bireyler arasında Sürü psikolojisine aldanış baş göstermiştir. Peki anlam verilemeyecek ölçüde beğenilme duygusu insanları tek tipleştirmedi mi? Estetik sonucu vücut, başka biri olur. Ruhsa beden ve kendi arasında sıkışmış olur. Eski ve yeni fotoğraflarının farklı olması İnsanın kendine yabancılaşmasına sebep olur. Benliğine sırtını çevirmiş olması anlamına gelmez mi? Sözüm o ki Görünmeyen izlerin peşinden de gitmek gerekir. Bu izler ki bizi biz yapan bütünselliğimizin bir yansımasıdır. Toplumda estetik yaptıran kadınların yüz ve vücut hatlarının tek tipleştirilmesi beğeni topladı. Sosyal medyada sıkça karşılaştığımız haberler toplumda estetiğin normalleştirilmeye çalışılmasının ürünü olmuştur. Kadınların sadece bir güzellik metaforundan çok daha ötesi olduğu gerçeğini kadınlar da dahil olmak üzere görmezden geldi. Ne yazık ki Kadının kendine has bir canlı olduğu unutulmaya yüz tuttu. Toplum tarafından beğenilmek ve günün koşullarına ayak uydurmak için çabaladığı görüldü. Bu durumda ekonomik yeterliliğe sahip olmayan kadınların güzel olmadığı zihniyeti de hafızalarda kurcalanıyor. Tek tip güzel kadın anlayışı hakim olmaya başlanıyor. Doğal güzellik denilen kavram yerini belirli güzellik algısına bırakmaya başladı. Haliyle doğal güzellik denilen kavramı geride bıraktı.
*Değişen ve gelişen teknolojiyle estetik ameliyatlarının yaygın olması, sosyal medyayla beraber daha çok geniş kitleye ulaşıyor. Geçmiş ve bugüne bakarak bazı çıkarımlarda bulunulabilir. Fakat sadece kadınların değil erkeklerin de estetik güzelliğe ilgisi arttı. Estetik ameliyatları kadınlar kadar erkeklerde de cezbedici bir moda anlayışı haline getirdi. Güzelliğin birbirine denk güzelliğe sahip olması, aslında güzelliğin farklı formlarda olduğu gerçeğini değiştiremez. Çünkü güzellik; herkeste kendine özgü olduğunda anlamlı ve değerlidir. Konfüçyüs’ün öğretisi de hep bu yöndedir: “Her şeyin bir güzelliği vardır. Herkes görmese de…” (Konfüçyüs)